Hoşça kal Abimiz! Hoşça kal güzel insan, büyük sanatçı, devrimci, hoşça kal Damat Ferit, Şirwan, Seyit Ali, Nurettin, Hoşça kal “Canım Kardeşim”iz, hoşça kal sınıfımızın, sınıfının en yakışıklısı…
Nasıl yazılır şimdi bu yazı bilmiyorum hangi kelimeyi tutsam parçalanarak düşüyor kâğıda. Bir arkadaş önce ilk aşkımız sonra dava arkadaşımız olarak tarif etmişti seni. Seninle ilgili bir anısını şöyle anlatmıştı.
Birkaç yıl önce Mimar Sinan’a Deniz’in heykelini dikmiştik. Okul yönetimi heykeli bir gece ortadan kaldırınca ortalığı ayağa kaldırdık. Daha fazla dikkat çekmek için bizim taraftan olan sanatçıları da işin içine katalım demiştik. O zaman aradığımız sanatçılardan biriydi Tarık Akan, bizimle birlikte MSGSÜ önündeki açıklamaya katılmıştı. Mahallenin yakışıklı abisi, çocukluğumuzun beğenilen ilk erkeği yanı başımızdaydı, bizim taraftaydı. Çocukluk aşkımız sonradan dava arkadaşımız oldu, bundan daha büyük bir mutluluk ne olabilir ki…
Son bir iki senedir çok insan kaybettik, boğazım düğümleniyor. Ama bu boşluğu kapatmak da boynumuzun borcu olsun…
İşte senin gidişin bizden böylesi büyük bir anlamı kopardı. Sınıfça yokluğuna ağlıyoruz Abim…
İlk defa ilkokulda tanıştım filmlerinle Her karesini ezber etmiştim Hababam Sınıfı’nın. Sen varsan bütün sınıf orada demekti Her karakteri yüreklerde ölümsüzleştirilmiş öyle bir filmdi ki Hababam Sınıfı, samimiyeti insanın içine işlerdi. Adile Naşit, Kemal Sunal, Münir Özkul, Halit Akçatepe ve bu toprakların nice değerli sanatçıları… Her filminizde insana dair bir şeyler bulurdum. İlk sizlerden öğrendim sevgiyi, samimiyeti, dostluğu, kardeşliği. Bu toplumun bu coğrafyanın acılarını, sevinçlerini, sevgilerini anlatırdınız ‘’Bir filmde görmüştüm, insanlar birbirini gerçekten seviyordu’’ demiş Cemal Süreya. Siz işte onlardınız, birbirini gerçekten seven insanlar… Yani ne varsa yaşama dair ta kendisi…
Oysaki yaşadığım zaman sahteydi. Sevinçler, aşklar, acılar, insanlar… İlkokula giden küçük bir çocuktum. Bir makineden çıkma gibi birbirinin aynısı boş bakan jönler, yapay duruşlar, kapitalist sistemin yarattığı içi boş aşklar, metalaştırılan kadın vücudu, yaratılmış iğrenç ‘makul erkek’ modeli kapitalist ekonominin toplumda yarattığı ucube algılardan bazılarıydı. Toplumun bir bölümünde sermayenin istekleri doğrultusunda dinci gericilik dallanıp budaklandırılırken diğer tarafı ise gittikçe cahilleştirilip yozlaştırılan zamanlar.. Ve günümüzün sözümona sanatçıları da bu ucube sistem tarafından yaratılmış sanattan bihaber birkaç zibididen başkası değildi. İşte böylesi mide bulandırıcı bir dönemde ilk sizlerin filmleriyle öğrendik hayatın yaşanılır yanını.
Önce romantik filmleriyle bir Tarık Akan tanıdık. Çapkın duruşunun, hovardalıklarının ardında bile duygular konu alınırdı. Ve gözlerin devrime bakardı… Hababam Sınıfı güldürürken düşündürürdü insanı bir eğitimci nasıl olur onu öğrendik Münir Özkul’dan. Sonra duygusal filmleriyle bir Tarık Akan çıktı karşımıza ‘Canım Kardeşim’ öyle bir film ki ne vakit izlese insan yanını acıtır insanın. Patronların, müdürlerin dünyasında onlara haykırışın gitmez gözümüzün önünden. Sonra kaybolmak pahasına değiştin abim. Bu ben değilim diyerek toplumun yaralarına dokunmayı tercih ettin. Şirwan oldun, Nurettin oldun, Seyit Ali oldun… Daha da bizden oldun. Kralın sofrasında soytarı olacağına halkın kavgasında eşkıya oldun! İnsana dair, yaşama dair ne varsa, ne varsa emekten, ekmekten yana orada oldun. Mücadele eden, direnen ne varsa oradaydın. İşçinin yanında, kendi sınıfında kendi sınıfınla hürriyet kavgasındaydın. Kamuouyuna verdiğin son mesajı Yılmaz Güney’i anma etkinliklerinde Yılmaz Güney’in kızı Fatoş Güney’e söylemiştin. ‘’Mücadeleye devam Fatoş’’ olmuştu son mesajın.
Solan bir yaprak gibi gelip geçiyor değerli sanatçılar aramızdan her biri daha bir anlamlı kılıyor kavgamızı ve her gidiş yakmakla beraber sol yanımızı sahip çıkılacak yeni değerler ekliyor bu kavgaya. Bu yüzden şimdi gün Tarık Akan olma günüdür, Vedat Türkali olma günüdür, Yaşar Kemal olma günüdür. “Demirin tuncuna, insanın piçine kalmamak” için mücadele bayrağını yükseltme günüdür. O zaman bir kez daha haykıralım yüksek sesle sarayın saltanatına karşı mücadeleye devam hem de var gücümüzle!