İçeriğe geç

Referandum: Sonun Başlangıcı mı, Başlangıcın Sonu mu?

Ülkemiz hepimizin üstüne düşünmeye başladığımız bir referanduma doğru gidiyor. Ülkenin geleceğini vereceğimiz oylar şekillendirecek. O an bizden başka kimsenin göremeyeceği bir kâğıda oyumuzu basacağız. Bazılarımızın belki de tüm yakınlarının/tanıdıklarının düşündüğünden farklı ve sonrasında kimsenin bilemeyeceği bir seçeneğe damgayı vuracağı bir seçim. Bu referandumun önceki seçimlerden daha farklı bir önemi de var kuşkusuz. Referandumda çıkacak sonucun hepimizi hatta bizden sonraki nesillerin bile yaşam koşullarını keskin şekilde etkileyeceği düşünülebilir çünkü önümüzdeki referandum bir rejim değişikliği oylaması olarak da kolaylıkla adlandırılabilir.

Bu yazıda birkaç farklı boyutta referandumu incelemeye çalışacağız. Öncelikle referandumun yapılacağı koşullardan bahsedeceğiz, anayasa değişikliğine konu olan maddeleri ele alacağız, bu maddelerin kabul edilmeleri halinde nelere yol açacağının üzerinde duracağız. Ek olarak neden referanduma gittiğimiz hakkında tespitlerde bulunacağız, geçtiğimiz iki seçim dönemine bakacağız ve o dönemin nasıl yorumlanması gerektiğine dair fikrimizi belirteceğiz, birkaç farklı alandan ülkenin güncelliğini araştırıp sorunlarına göz atacağız. İktidarın bu sorunlara karşın önerdiği çözüm yollarını yorumlayıp son olarak ‘seçimlerde ne yapabiliriz?’ı konuşacağız.

Not: Bu başlıklar arasında birbirini koşullandıran bir sıralama hedef güdülmemiştir. İstediğiniz başlıktan başlayabilirsiniz, bir bölüm sıkıcı gelmeye başlarsa diğerine atlayabilirsiniz efenim.

Seçime Gideceğimiz Koşullar:
Öncelikle içinde bulunduğumuz OHAL koşullarında seçime gidilmesinden bahsetmeliyiz. Bu tartışmanın verilmesi gerekiyor çünkü herhangi bir seçim yapılacaksa burada tarafların eşit propaganda yapma şansı bulması gerekir. Bu propaganda kanallarına yapılacak mitingler ve her türlü yayın organının çalışması eklenebilir. Henüz seçimlere iki aydan fazla olmasına ve propaganda çalışmalarına yeni başlanmasına rağmen yasaklar hemen fark edilmeye başlandı. Taslak oylanırken meclis önünde toplanan halka ya6 pılan polis müdahalesi zaten bunun habercisiydi[1]. Ardından birkaç yerde ‘HAYIR’ seçeneği için bildiri dağıtan, afişi asan insanlar gözaltına alındı[2], yine bir vapur seferinde referandumla ilgili şarkı söyleyen gençler gözaltına alınmaya çalışıldı, vapurdaki insanların müdahalesiyle bırakıldılar[3]. Bu örnekler artacaktır. KHK’larla hangi toplanmanın nerede yapılacağı ya da yapılamayacağı şuan hükümetin kontrolündedir. Bütün bunların ötesinde olayın bir başka boyutu ise YSK’nin seçim yasaklarının partilere yönelik olması ve bunun bu nedenle Erdoğan’ı bağlamayacağı[4]. Erdoğan bir parti çatısı altında görünmediğinden serbestçe istediği seçeneğin propagandasını yapabilecek hem de masrafları tüm emekçilerin ödediği vergilerden çıkararak! Tüm bunlar ve süreç içinde eklenebileceği şimdiden kestirilebilecek başka örnekler hâlihazırdaki koşulların adil bir seçim için uygun olmadığını gösteriyor. Burada adaletli olduğunu iddia eden her insanın dönüp bu koşulları sorgulaması gerekiyor.

Neyi Oylayacağız?
Şimdi biraz da bu anayasa değişikliğinin getireceği değişikliklerden ve bunların ne anlama geldiğinden bahsedelim. Buradan bahsetmek önemli çünkü bahsedilmemesini ve sessizce oylanmasının beklenmesini arzulayanlar var. TRT’de taslağın oylanma sürecinin yayınlanmaması bunun net bir örneği[5].

Birazdan göreceğiniz üzere ya da daha önce edindiğiniz bilgiler ışığında bu değişiklikte şunu oylayacağız. Halk, TBMM ve cumhurbaşkanının güncel yetkilerinde, Halk ve TBMM’nin yetkilerinin cumhurbaşkanına(üstelik bir partinin mensubu olan partili cumhurbaşkanına) akıp, akmaması. Tek bir şahsa Meclisin birçok yetkisinin verilip, verilmemesi ve halkın söz hakkının ve denetlemesinin kısıtlanıp, kısıtlanmaması.

Maddelerin nasıl değiştirilmek istendiğini somut önerileri de sunarak şöyle özetleyelim:

4 yılda bir yapılan TBMM seçimlerinin artık 5 yılda bir ve Cumhurbaşkanı seçimiyle birlikte yapılması Madde 77’deki değişimi özetliyor. Bu değişiklik ile iki TBMM seçimi arasındaki süre arttırılıyor, bu halkın denetiminin bir yıl geriletilmesi demek. Ama maddenin ikinci önemli bir yanı da şurada, Cumhurbaşkanı (Başkan) seçimlerinin TBMM seçimiyle aynı gün yapılacak olması. Yani bu maddeyle daha uzun aralıklarla seç ama seçmişken de hepsini birden seç deniyor. Bu iki seçimin birlikte yapılmasıyla ikisine de aynı ideolojinin hakim olması sağlanmaya çalışılıyor. İnsanlara sen kendini bize “emanet et, gerisine pek karışma” deniyor[6].

Madde 87’deki değişikliğe göz atalım. Bu madde ile TBMM’nin yetkilerini daraltıyor. Eski maddede olan ‘Bakanlar Kurulunu ve Bakanları denetlemek’ yetkisi ilgili metinden çıkartılarak meclisin elinden alınıyor. Yasama ve yürütme arasındaki ilişkinin sağlıklı yürümesini sağlama amacı güden ‘kuvvetler ayrılığı’ ilkesiyle çelişen bir teklif. Bakanlar(başbakanın atadığı dış işleri bakanı gibi) üzerindeki denetleme niye kaldırılıyor? Yolsuzlukların örtülebilmesi bunun sadece bir nedeni[7].

Madde 93’teki teklifle meclisin tatil zamanlarında da toplanmasına yönelik teklif verme yetkisine sahip olan Bakanlar Kurulu’ndan bu yetki alınıyor ve yalnızca Cumhurbaşkanına devrediliyor. Meclisteki insanlar uygun gördüklerinde toplanamıyorlar. Cumhurbaşkanının uygun görmesi halinde bu gerçekleşebiliyor[8].

Madde 101 en önemli maddelerden biri. Cumhurbaşkanın partili olabilmesi sağlanıyor. Tarafsız olması gereken ve partilere gerektiğinde “ayar verebilmesi gereken” bir konum doğrudan bir partiye emanet ediliyor. Burayı açmamız gerekiyor. Cumhurbaşkanının hâlihazırdaki görev tanımı şöyle: “Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Milleti’nin birliğini temsil eder; Anayasa’nın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.” Parti mensubu taraflı bir şahıs nasıl bu yeni yasayla “Türk Milleti’nin birliğini temsil eder” ifadesini sağlayacak? Bu, herhangi bir dönem için –kişiden bağımsız, sistemsel olarak bile- partili cumhurbaşkanı olan şahsın partisine oy vermeyen koca kitlelerin iradesine saygı duymamaktır, ülkenin kutuplaşmasına neden olmaktan başka bir şey değildir[9].

Madde 104 cumhurbaşkanının görev tanımını yapan madde. Neredeyse tümüyle değiştirilmesi öneriliyor. Getirilen yetkilere bakalım. “Cumhurbaşkanı yardımcıları ile bakanları atar ve görevlerine son verir.” Madde 106 ‘ya göre ise kendisine istediği kişileri(eş, dost, akraba, oğlan, kız) yardımcı olarak atayabiliyor. Oğlunu atasa -gerçi oğluna güvenir mi bilinmez, kızı diyelim- yine kendisinin belirleyeceği “olağandışı” bir durumda tüm yetkilerini kızına aktarmış oluyor. Koskoca ülke mirası gibi kalıyor. Başbakanın görevleri de kendisine eklemleniyor[10].

Madde 105 ile Cumhurbaşkanının yargılanması ile ilgili. Kulağa hoş görünüyor olabilir ama pek öyle değil. İki açıdan sorunlu bir madde. Birincisi, hukukçuların daha baştan -adaletsiz olduğundan vs. değil- biçim olarak muğlak hazırlandığını düşündükleri bir değişiklik. Nedenine gelince; önerilen bu düzenleme kapsamında her şeyden önce, Cumhurbaşkanı’nın “kişisel suçları” ile “görev suçları” arasındaki ayrımın dikkate alınmadığı görülmektedir. Başka bir ifadeyle, Cumhurbaşkanı’na Cumhurbaşkanlığı göreviyle ilgili olmayan suç isnatları yöneltilmesi söz konusu olduğunda dahi (ölüm veya yaralanmayla sonuçlanan trafik kazasına sebep olmak gibi), adeta “Vatana İhanet” suçlamasına eşdeğer düzeydeki bir usul engeliyle karşılaşılmaktadır.

“Cumhurbaşkanı Yardımcıları” ve “Bakanlar” hakkında önerilen düzenlemelere bakıldığında ise, bunun tam tersi bir durum göze çarpmaktadır. Bu kapsamda her şeyden önce Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanların “görev suçları” ile “görevleriyle alâkalı olmayan suçları” arasında bir ayrım yapılmakta ve görev suçlarında yukarıdakine benzer bir soruşturma yöntemi öngörülürken (Meclis üye tamsayısının salt çoğunluğunun teklifi ve üye tamsayısının beşte üçünün kabul oyu), görevleriyle ilgili olmayan suçlarda ise yasama dokunulmazlığı hükümlerinden yararlanacakları belirtilmektedir.”[11].

Aynı maddenin ikinci sıkıntısı, yargılanmanın imkânsız olması. Aşamalara bölelim:

a) Daha soruşturmanın açılması için bile meclis üye sayısının 3/5 soruşturma açılsın diye oylamalı.

b) İlk madde gerçekleşmez ya, diyelim gerçekleşti meclis üyelerinden 15 kişilik bir komisyona soruşturma devrediliyor. Bu komisyon nasıl seçiliyor? Milletvekili sayısına oranla kura ile. Zaten kendi partisi en kalabalık partiyse komisyona hakim oluyorlar.

c) Hadi bir şekilde orası da geçilse sonra tekrar meclise geliyor, bu sefer de 2/3 oy isteniyor. Not: 2/3 > 3/5

d)Yüce divana gidiyor ve orada karara bağlanıyor[12]. Bu madde iktidarın kendi içindeki üyelerinden bile korunmaya çalıştığını gösteriyor.

Madde 116 Cumhurbaşkanına Meclisi feshetme yetkisi veriliyor. Bu gerçekten en olmaz artık dedirten maddelerden biri. Seçim yapılacak, meclis seçilecek, ancak bir kişinin hoşuna gidip gitmemesine bağlı olarak tekrarlanacak. İlgili madde aynen şu şekilde: ”Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.” Bu “kararın” üzerinde hiçbir denetleme mekanizması tanımlanmamış[13].

Madde 119 Cumhurbaşkanına OHAL ilan edebilme yetkisi veriyor. Bu kararın alınmasında Bakanlar Kurulu’nun yetkisi Cumhurbaşkanına devrediliyor[14].

Madde 142 askeri mahkemeleri kaldırıyor[15].

Madde 146 ile anayasa mahkemesindeki asker kökenli üyeler çıkartılıyor[16].

Madde 159 ile bakanlar kuruluna yeni bir görev veriliyor, “Yüksek” olmaktan çıkarılan Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 13 üyesinden 7’sini seçmek. Meclis çoğunluğunu kontrolü altında tutması beklenen cumhurbaşkanı, geri kalan 6 üyeyi, neredeyse tümüyle keyfî bir şekilde seçecek. Mevcut anayasada Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 22 üyesi bulunuyor ve bunların 16’sı farklı yargı kurumlarının üyeleri tarafından seçiliyor. Dolayısıyla, değişiklik tasarısının kabul edilmesi durumunda, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı denen şeylerden eser kalmayacak ve hem hâkimler hem de savcılar tek bir kişinin denetimi altına girecek[17][18].

Bu kadarı yeterli. Fazlası da var. İsteyenler kaynaklardan daha da detaylı bakıp kendisi de araştırabilir.

Gerçekten buradaki maddeler “top benim oynatmıyorum” diyen çocuğun hayal dünyasındaki kurallar kadar gülünç. Aslında bu gülünçlük işin ciddiyetini de gösteriyor.

Neden Referandum, Neden Şimdi?
Yukarıda bu değişikliklerin neler getireceğinden bahsettik. Neden referanduma gittiğimiz hakkında ise iki temel önermeden bahsedilebilir:

1) AKP’nin uzun zamandır tasfiyesine uğraştığı Cumhuriyet rejimine büyük bir darbe daha vurması için,

2) AKP’nin ülkeyi şuan ki anayasal düzlemde ve kimseye -hatta kendi üyelerine bile- güvenemediği şu ortamda ülkeyi yönetememesinden ötürü. Ülkenin OHAL koşullarında yönetilmesinin(buna yönetilme denirse) belli bir sınırı var, iktidar bu fiili duruma yasal zemin oluşturmak için bunu deneyecek. Bu iki neden de birbiriyle çelişmeyen birbirini besleyen etmenler ancak ikincisi başka bir şeye işaret ediyor. O da iktidarın ülkeyi getirdiği durumda şuan ki verili devlet aygıtlarının iktidarın boyunu fazlasıyla aşması. Bu devlet aygıtı daralmazsa ve “tek adam diktatörlüğüne” evirilmezse onu istedikleri gibi yönetemeyeceklerini –yani birinci nedende bahsettiğimiz amaçlarına ulaşamayacaklarını- biliyorlar.

Kuvvetler ayrılığına, insanların yurttaşlık haklarına vs. darbe vurmak amaçları olduğu kadar ihtiyaçları da. Kendi içlerinde bile birbirlerine güvenemedikleri bir ortamdalar. Buna teklifin oylanmasında açık oy kullanan vekiller ve eski dostları cemaatten hala kurtulamadıklarını düşünmeleri örnek gösterilebilir. İktidar artık duramaz. Ülkeyi kendisinin soktuğu durumda kontrol altında tutup istediği gibi yönetmeye devam edebilmesi için daha az demokratik bir anayasa, daha güçsüz bir muhalefete ve yurttaşlık haklarını bilmeyen, haklarından feragat eden bir “halka” ihtiyaçları var.

7 Haziran ve 1 Kasım Seçimleri ve Aralarındaki Süreç
AKP’nin tek başına iktidar olamadığı 7 Haziran seçimlerinden sonra ülkede yaşanan katliamlar, patlayan bombalar ve kaos. 7 Haziran’daki ilk seçimden sonra bir araya gelme potansiyeli taşıyan muhalefetin bir kısmının, bu kaos sürecinde dağılması-dağıtılması. Ve 1 Kasım seçimlerinde AKP “başarısı”.

Bu sefer benzer bir sürecin yaşanması pek olası görünmüyor. İkinci bir referandumun yapılmasında engeller var. Bu engellerin en başında referandumun doğrudan bir kişinin “yetkilerle donatılmasının” oylanacak olması var. Tek kişiye verilecek bir “hayır” cevabından sonra yeniden seçim yapılması o kadar da kolay değil. İkinci kez bir seçime gitmek o kadar da cesaret edilebilir bir şey olmayacaktır.

Ülkenin Güncel Sorunları, İktidar Tarafından Önerilen “Çözümler”:
Bu kısma referandumda ne sonuç çıkacağına dair bir tahminle başlayıp bunu güncel sorunlarımızla nasıl bir bağı olduğundan bahsederek devam edelim. Aslında bir yığın başka sorundan bahsedilebilir ama Türkiye’deki her insanı ilgilendiren(AKP tabanı dâhil) sorunlardan kısaca bahsedeceğiz. Öncelikle referandum sonucunda “hayır” çıkma ihtimalinin daha yüksek olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bunu temellendirelim:

Öncelikle ülkedeki ekonomik sorundan bahsetmemiz gerekiyor. Asgari ücret zammından başlayalım: 104 lira. Aslında burada bir zamdan bahsedilemez çünkü Türk lirası dolar karşında değer kaybetti yani biraz daha açarsak: “Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2017 yılı asgari ücretini Brüt 1777,50, net 1404 lira” olarak belirledi. Asgari ücrete enflasyon yüzde 6,5 temel alınarak 104 lira zam yapıldı.

Peki, gerçek bu mu? Bu yılın başında asgari ücret 1300 liraydı. 1 Ocak 2016 tarihinde bir ABD doları 2.91 liraydı. 1300 lira olan asgari ücretin karşılığı 446 dolardı.

Bir yıl sonra 29 Aralık 2016 tarihinde uygulanacak asgari ücret net 1404 lira olarak açıklandı.

Aynı gün doların kuru 3.54 seviyesinde. 1 Ocak 2017 tarihinden itibaren uygulanacak 1404 lira asgari ücretin karşılığı da 396 dolar. Yani asgari ücretlinin kaybı dolar bazında 50 dolar. Asgari ücrete 104 lira zam yapıldığı sadece bir kandırmacadan ibaret.

Asgari ücretli dolar bazında bakıldığında 50 dolar yani 175 TL ediyor. Hükümetin asgari ücrete yaptığı 104 TL zammı, ‘50 dolarlık’ farktan çıkardığımızda (1 Ocak 2016 – 29 Aralık 2016 tarihleri arasındaki askeri ücretin dolar karşısındaki farkı) yurttaşın aslında 71 lira zararda olduğu gerçeği ortaya çıkıyor.”[19]. Hemen basitçe “ama biz Türk lirası kullanıyoruz” itirazı yapılabilir. Oysa Türk lirasının Dolar(daha referandum sürecinin başında 4’ü zorlamaya başladı) karşında değer kaybetmesi aldığımız ürünlerden, ödediğimiz faturala kadar birçok alanda cebimize yansıyor.

AKP tabanından milyonlarca insan ve asgari ücretli emekçiler emin olun hiç memnun değiller.

Başka yakıcı bir sorun işsizlik. Durum şöyle: “İşsizlik, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarını kapsayan Ağustos döneminde yüzde 11,3’e yükseldi… Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2016 yılı Ağustos döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 435 bin kişi artarak 3 milyon 493 bin kişiye çıktı. İşsizlik oranı da 1,2 puanlık artış ile, yüzde 10,1’den yüzde 11,3 düzeyine çıktı.”[20]. İktidarın bu soruna önerdiği çözüm ise zam miktarını açıklayan Çalışma Bakanı Müezzinoğlu’nun şu sözleri olsa gerek: “Az veren candan, çok veren maldan. İnşallah malımız çoğalınca daha fazla veririz.”

İkinci bir sorun AKP döneminde kadın cinayetleri oranındaki artış. Aslında bu kadınların yaşadığı sorunlardan sadece biri ancak yakıcı bir sorun olduğundan şimdilik bu vurguyla yetineceğiz. 2002-2009 yılları arasında, yani AKP iktidarının ilk döneminde kadın cinayetleri yüzde 1400 artmıştı. Bu veri doğrudan doğruya Adalet Bakanının resmi açıklaması[21]. Peki, buraya dair iktidar ne çözüm önerdi? Hiçbir şey. Buradan sonrasının verileri ise şöyle: Sadece kayıt altında tututan verilere göre 2010 senesinde 180, 2011’de 121, 2012’de 210, 2013’de 237, 2014’te 294, 2015’de 303 kadın cinayeti.

2016 yılında ise 328 kadın bu cinayetler sonucu hayatını kaybetti. Kadın Cinayetleri Durduracağız Platformunun verilerine göre sayının %50’si OHAL döneminde gerçekleşen cinayetlerden oluşuyor[22].

İnsanların kendilerini güvende hissetmemesi başka yakıcı bir problemimiz. Yaklaşık son bir buçuk yılda 33 bombalı saldırıda 461 kişi hayatını kaybetti. Buna Reina’da gerçekleşen katliam gibi saldırılarda ölenler dâhil değil[23].

AKP’nin referandumda asıl propagandası istikrar olacak. Ancak kimse bu sorunlarda bir istikrar istemez. Eğer kastettikleri şey ülkenin yönetilmesinde bir istikrarsa, o konudaki tek istikrarlarının kaos olduğunu görüyoruz.

Ne Yapabiliriz?
Öncelikle “Hayır” çıkması daha büyük bir olasılıktır. Bunu tekrar vurgulayalım. Üstte değindiğimiz sorunlar daha önce AKP’ye oy vermiş ama kendini “reisçi” olarak tanımlamayan koca toplamların “Hayır” seçeneğine basmasına veya oy kullanmaya gitmemesine neden olabilir. Daha baştan “Hayır” diyeceği belli olan ülkenin yarısına yakın bir toplama eklenecekler vardır. AKP tabanında(%45 diyelim) bir dönemin ekonomik olarak “iyi” görüntüsünden yararlananlar, özellikle kentsel rantlardan ve sosyal yardımlardan pay alanlar ve “huzur ve istikrar olsun da ne olursa olsun” diyenler çoğunluktadır. Geri kalan –ki büyük olasılıkla yarısından azı- ancak kendilerini “reisçi” olarak tanımlayan kısımdır. İlk kısımdan kopacak insanlar sonucu “Hayır” lehine değiştirebilecektir[24].

Bu süreçte bize düşen sandığa gitmek, çevremize referandumun içeriğini anlatmak, oyların sayımında/korunmasında görevler almaktır. Yazının yayınlanacağı tarihte büyük ihtimal üniversitelilerin ikametgah işlemlerini halletmek için geç olacak. Ne yapıp edip kayıtlı olduğumuz sandığa gitmeliyiz. Türkiye Saraydan büyüktür.

Hayır’lı günler dilerim.


Kaynaklar:
1. http://www.birgun.net/haber-detay/ tbmm-onunde-baskanliga-hayir-diyenlere-polis-saldirisi-142519.html
2. http://ilerihaber.org/icerik/sinopta-baskanliga-hayir-afisi-asan-tkpliler-gozaltina-alindi-66239.html
3. http://www.kolektifler.net/tag/vapur/
4. http://odatv.com/yskya-erdogan-basvurusu-2501171200.html
5. http://www.chpgundemi.com/meclis-tvde-anayasa-degisikligi-gorusmeleri-neden-canli-yayinlanmiyor-2292.html
6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,16,17. http:// anayasadegisikligi.barobirlik.org.tr/Anayasa_Degisikligi.aspx
18. ilgili maddenin yorumlanması için http://ilerihaber.org/yazar/evetcilerin-gizlemeye-calistiklari-67257.html
19. http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ekonomi/652487/Asgari_ucret_kandirmacasi…_104_lira_artmadi__71_ lira_dustu.html
20. http://www.cumhuriyet.com.tr/ haber/ekonomi/630823/issizlik_verileri_aciklandi…_Rekor_seviye.html
21. https://www.evrensel .net /haber/114402/akpnin-fitrati-kadinlari-oldurdu
22. https://kadincinayetlerinidurduracagiz.net/veriler/2786/kadin-cinayetlerini-durduracagiz-platformu-2016-yili-raporu
23. http://www.diken.com.tr/bir-bucuk-yilda-33-bombali-saldirida-461-kisi-hayatini-kaybetti-363u-sivil/
24. ilgili oranların yorumlanması için http://ilerihaber.org/yazar/hayirbir-dus-degil-66483.html