Yazıma, aslında iş kazalarının çok yakınımızda gerçekleştiğini vurgulamak için, 19.08.2014 tarihinde İstanbul Teknik Üniversitesi Maslak Kampüsü’nde bir kazı sırasında gerçekleşen “kaza” sonucunda hayatını kaybeden Melik Yalçın isimli işçiden bahsederek başlamak istiyorum. İTÜDER ’in yaptığı açıklama aslında çoğu soru işaretini cevaplayacak nitelikte bu yüzden alıntılarımı oradan yapacağım. Ayrıntılı teknik değerlendirmeyi okumak isteyenler, ilgili linki kaynaklar kısmında bulabilirler. Olaya dönecek olursak, olay sonrası kazı mahallindeki gözlemlerimizden çok açık bir şekilde tekniğe tamamen aykırı bir kazı yapıldığı anlaşılmaktadır. Kazazedenin kepçe ile çıkarıldığı iddiaları ise olayın vahametini gözler önüne sermektedir. Binlerce mühendis, mimar ve şehir plancısı yetiştiren, bilim ve teknik alanında olduğu gibi, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında da kamuoyuna örnek olması gereken İstanbul Teknik Üniversitesi’nin bir kampüsünde böyle bir olayın yaşanması kabul edilemez. Babamın Kanatları filminin paralelinde bir olaydı zira filmdekine benzer şekilde gerçekleşen hadise ve sonrasında, aileye verilen kan parasıyla olayın kapanışı çoğu iş kazasında gerçekleştiği gibi şirketlerin, ailelerin çaresizliğinden faydalanıp belli miktar bir parayla olayın bütün sorumluluğunu üstünden attığı bu olayda da görülüyor. Kaldı ki iş cinayetlerindeki bilirkişi raporları iş cinayetlerinin ceza davalarındaki en önemli sorun alanlarından biridir. Çünkü olayın maddi boyutunu ortaya koyması gereken bilirkişiler, gerçek sorumluları ortaya çıkarmadığı gibi ağırlıkla da ölen işçiyi bile suçlu çıkarabiliyor. Bununla alakalı 2014 senesinde adalet arayan işçi aileleri birçok davada bilirkişilik yapan öğretim üyelerinin bulunduğu İstanbul Teknik Üniversitesi’nin (İTÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Fuat Aydın ile bir 54 araya gelmişti. İTÜ’lü bilirkişilerin bulunduğu komisyonların da genel olarak işveren ve idari kurumları suçlu bulmaması, ailelerin kaygılarını dile getirme isteğini doğurmuştur. Örnek vermek gerekirse; 21 İşçinin öldüğü Davutpaşa patlaması davasında savcılığın atadığı ilk bilirkişi heyeti Çalışma bakanlığı, Zeytinburnu belediye başkanı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kusurlu bulmasına rağmen mahkemenin atadığı içinde İTÜ öğretim üyelerinin olduğu 2. bilirkişi heyeti bu kişileri sorumlu bulmadı. Bu yüzden biz mühendis adaylarının yakınımızda gerçekleşen bu gibi olaylara kayıtsız kalmaması gerektiğini, elimizi vicdanımıza koyarak, her şeyin mat 968 fiz 1896 notlarından ibaret olmadığını görmemiz ve buna göre hareket etmemiz kanaatindeyim. Hatta bir işçi çocuğu, yakınlarından kimisini iş kazasında kaybetmiş kimisini iş kazası sebebiyle bir daha çalışamayacak derecede yaralandığını görmüş bir sıra arkadaşınız olarak rica ediyorum, kayıtsız kalmayın, okuyun araştırın. Aslında film bu olayları tüm gerçekliğiyle işlemesi hususunda seyirciyi o kadar etkilemişti ki film bittikten sonra en az 2 3 dakika kimse koltuğundan doğrulmamıştı. Yönetmen Kıvanç Sezer de, 2010 yılında üniversite öğrencisi Ömer Çetin’in bir okul inşaatından düşerek ölümü haberini okur ve ilerleyen süreçte sorunun daha görünür hâle gelmesi adına bir film yapmaya karar verir.
Başrollerinde Menderes Samancılar ve genç oyuncu Musab Ekici’nin yer aldığı Babamın Kanatları Kıvanç Sezer’in ilk uzun metraj filmi. Uzun yıllardır Türkiye sinemasında yapılan filmler içerisinde, işçilerin yaşadığı sorunları anlatan ve işçi ölümleri gibi yakıcı bir soruna değinen Babamın Kanatları, insanlık onurunu ön plana çıkaran bir ilk film.
Ülkemizde işçi ölümlerinin üzerinin ‘’Fıtrat’’ ve benzeri içi boş kelimelerle kapatılmaya çalışıldığını, işçi ölümlerinin olağan bir durummuş gibi bizlere empoze edilmeye çalışıldığını düşünürsek, bu film tam da bize iş cinayetlerinin ne demek olduğunu, sessizce, sadece bir işçinin hayatını ve zorluklarını anlatarak, bugüne kadar gözümüzü kapadığımız şok edici gerçeklerle açıklıyor. Aslında ‘’fıtrat’’ ifadesi dini veya vicdani anlamda kendini rahatlatmaktan daha çok, hali hazırda süren emek sömürüsünün korunmasını amaçlar. Cinayetleri devlet eliyle meşrulaştırır, kimsenin sorumluluk üstlenmediği cinayetlerin yenilerine açık davetiye çıkarır. [Daha da açmak gerekirse Ekim 2013’te muhalefet milletvekillerince hazırlanan, Soma’daki maden ocaklarında meydana gelen iş kazalarını araştırma amacıyla bir meclis araştırma Komisyonu kurulmasını öneren soru önergesi iktidar vekillerinin oylarıyla reddedildi]. Tüm bu parametreler düşünüldüğü zaman ‘’fıtrat’’ kelimesi kelime olmaktan çıkıp, en genel tabirle iş cinayetlerini ve işçi hayatlarını yok saymayı meşrulaştırdığı rahat bir şekilde anlaşılır.
İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi’nin 2014 verilerine göre 1886 işçi, SGK verilerine göre bu işçilerin 1626’sı sigortalı, önlenebilir iş kazalarına yani iş cinayetlerine kurban gitmiştir. 2015’te 1730, 2016’da en az 1800’ü aşkın iş cinayeti işlenmiştir. Rakamlara(malesef rakamlar kelimesini kullanıyorum, aslında işin boyutu burdan bile belli oluyor.) baktığınız zaman Türkiye’nin acı gerçeğiyle, insana verilen değerle, modern köleliğin ne demek olduğuyla yüzleşmiş oluyorsunuz. İşte Babamın Kanatları da tam olarak bu noktaya parmak basmış, filmin sonunda da bu durumu izleyicilerin yüzüne çarpmıştır.
Aslında düzenin ve düzen uygulayıcı iktidarların patrondan ve sermayeden yana olduğunu ve işçinin dini, dili, ırkı ne olursa olsun, işçiyi harcanabilir önemsiz bir ara eleman olarak gördüğünü net olarak ifade edebiliriz. Fakat egemenler, sözde çok önemsedikleri dinleri, mezhepleri ve milliyetleri emekçi halkı bölmek, parçalamak için de kullanmaktan geri durmazlar. Emperyalizme karşı, burjuvaziye karşı birlik olması ve mücadele etmesi gereken emekçi halkı Türk, Kürt, Arap, Alevi, Sünni, Müslüman, Ateist, Hristiyan… şeklinde onlarca din, mezhep ve milliyete göre ayırırlar. Bu şekilde onların mücadelesini, birliğini bozarlar, kendileri dünyanın tüm zenginlikleri içinde yüzerken işçilere aza tamah etmesi gerektiğini öğütlerler. Günümüzde futbolculara verilen milyon dolarlar, nasıl ve neden ünlü olduğunu dahi anlayamadığımız vasıfsız insanların kazandığı paralar, sosyal medyalarda ve televizyonlarda dönen süslü hayatlara baktığımızda, filmin ana karakteri İbrahim’in bambaşka ve aslında kalabalık bir dünyanın öznesi olduğunu ve bu dünyanın kimselerce önemsenmediğini görebiliriz. Bu durumu açmak istemem, katliamların meşrulaştırılmasının sistematik ve bilinçli bir şekilde yapıldığını ve bu şekilde değerlendirilmesi gerektiğini düşünmemden ileri gelir. Babamın Kanatları da sanatın getirdiği tatlı bir esinti ve gerçekçilikle yiten hayatlara konuk olmamızı sağlayıp, katliamlarda ölen işçilerin sayı değil de hepimiz gibi umutları, sevenleri, aileleri, kaygıları, yaşam kavgaları olan ve aslında çok da uzağımızda olmayan, hepsinin birer hikayesi olan insanlar olduğunu gösteriyor. Teknik üniversite öğrencisi olarak bizim bu filmden çıkaracağımız sonuç da, önce bizim de işçi statüsünde olduğumuz göz önüne alarak patronların yanında değil de her zaman dirsek temasımızın olacağı işçilerin yanında olmak olduğu kanaatindeyim. Örnek vermek gerekirse de Soma Katliamı’nda ölen mühendislerin isimlerini biliyor musunuz mesela? Yoksa sadece sayı olarak bahsedilen 302 işçinin içinde mi yer alıyor mühendisler? Veya kaç üniversite öğrencisi okul harçlığını çıkartmaya çalışırken iş cinayetlerine kurban gidiyor? Babamın Kanatları filminin ilk sahneleri de aslında bu zemine, yani biz üniversite öğrencilerine dokunuyor.
Kısaca konusundan bahsetmek gerekirse, ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğrenen inşaat işçisi İbrahim için yaşamdaki en değerli şey uzaktaki ailesidir. Aynı zamanda yatmayan sigorta primleri yüzünden emekli olamayacağını öğrenen İbrahim, Van’da yaşayan depremzede ailesi için çalışmaya devam etmek ya da başka bir çözüm bulmak zorundadır. Yeğeni Yusuf ise yükselme hırsıyla dolu genç bir işçidir ve amcasının durumunu anlamaktan uzaktır. Çalışma şartlarının giderek zorlaştığı bu toplu konut şantiyesinde giderek kendini daha değersiz hisseden İbrahim’in zihninde türlü soru işaretleriyle boğuşur. Bu sırada Yusuf, tüm iyi niyetinin yanında, inşaattaki çalışma koşullarından rahatsız bir grup işçinin örgütlenme çabasını taşeron Resul’e taşımaktadır. Kendisi de aynı şartlar altında ezilen bir işçi olan Yusuf, Resul’ün de gazlamalarıyla kendisini onların üstünde, “yukarıya” yakın görme eğilimine girer.
İnşaatta çalışmak zorunda olan hukuk öğrencisi Fırat’ın inşaattan düşerek ölümü, filmin önemli bir kırılma anını yansıtıyor. Bu acı olay karşısında şirketin tavrı, kapitalist düzen gerçeğini vuruyor yüzümüze. Yusuf ve İbrahim karakterlerinin de bu olaylar karşısında farklı derecelerdeki kırılmaları ve içlerinde sürdükdükleri savaşların farklılaşması ve bunu sanatsal ve sosyal düzlemde ele almak filmin konusunu oluşturuyor.
Çekimleri geçtiğimiz sene Aralık ayında Beylikdüzü’nde bir şantiyede tamamlanan film, İstanbul’un yeni kurulan semtlerine, orayı kuran işçilerin hayatlarına dair dikkat çekici detaylara sahip.
Ancak Babamın Kanatları sadece işlediği önemli mesele değil aynı zamanda bol ödüllü festival süreci, güçlü sinema dili ve anlatım biçimiyle de ses getiren bir film olma özelliğini taşıyor. Dünya prömiyerini Temmuz ayında Batı Avrupa’nın Cannes’ı olarak da bilinen 51. Karlovy Film Festivali‘nin ana yarışmasında gerçekleştiren Babamın Kanatları, Karlovy Vary Film Festivali tarihinin ilk yüzde yüz Türk yapımı olarak da festival tarihine geçti. Daha sonra katıldığı Duhok Uluslararası Film Festivali’nde Yılmaz Güney adına verilen en iyi film ödülünün sahibi oldu.
Filmin Türkiye’de ses getirmesiyse 23. Uluslararası Adana Film Festivali’nde Yılmaz Güney En İyi Film ödülü dahil, toplamda yedi ödül almasıyla gerçekleşti. Sonrasında Antalya Uluslararası Film Festivali’nde yine ulusal yarışma bölümünde yarışan film, “En İyi İlk Film” de dahil olmak üzere altı ödül aldı. Son olarak da Kasım ayında Fransa’da gerçekleşen Nantes 3 Continents Film Festivali’nde izleyici ödülüyle geri döndü.
Filmin orijinal müzikleri ise Bajar imzalı. Daha şimdiden Adana ve Antalya’da en iyi müzik ödüllerini alan grup, filmin ritmini tamamlamakta epey başarılı.
Film hem sanatsal hem sosyal hem de türlü imkansızlıklarla çekildiği göz önüne aldığımız açılardan bir mühendisin ders çıkarması gereken birçok öğeye sahip bir film. Bundan dolayı üniversitemizde de filmde emeği geçenleri davet edip film sonu söyleşi yapabileceğimiz bir gösterim ayarlayabiliriz diye düşünüyorum. Kulüpler göreve!
Kaynaklar:
http://www.ituder.org/?p=344 (İTÜ’ deki iş cinayetiyle alakalı teknik değerlendirme)
http://bianet.org/bianet/toplum/159332-aileler-is-cinayetlerindeki-bilirkisi-sorunu-icin-itu-de
https://tr.wikipedia.org/wiki/Soma_ Facias%C4%B1
http://www.sivilsayfalar.org/rakamlarla-turkiyede-is-kazalari-ve-isci-olumleri
SGK 2014 Tablo 3.19 – 5510 Sayılı Kanunun 4-1/a Maddesi Kapsamındaki Sigortalılardan Yıl İçinde İş Kazası/Meslek Hastalığı Sonucu Ölenlerin İllere Ve Cinsiyete Göre Dağılımı, 2014
http://guvenlicalisma.org/index.php?option=com_content&view=article&id=12826:2014-yili-is-cinayetleri-raporu-en-az-1886-isci-yasamini-yitirdi&catid=149:is-cinayetleri-raporlari&Itemid=236