İçeriğe geç

Yok Sayılan Mücadele: Nezihe Muhiddin

‘Tarih çok az insanın “yaptığı”, geri kalanların da tarla sürdüğü veya su kovaları taşıdığı bir şeydir.’ diyor Yuval Noah Harari ve baktığımızda “tarih yapan” bu çok az insanın çok fazlasının erkek olduğunu görüyoruz. Bugün Türkiye tarihini bir kenara bırakıp Dünya tarihine baktığımızda bile tarihte görünür figürler arasına giren kadınların büyük çoğunluğunun erkek çocuk doğurabildiği için söz hakkına sahip olabilmiş sultanlar, kraliçeler ya da başka bir şekilde güçlü bir erkekten güç alan kadınlar olduğunu görüyoruz. Tabii ki kimseden destek almadan tarih sayfalarına girebilmiş, bugüne ışık tutan kadın bilim insanları, aydınlar var ama bildiğimiz kadarıyla erkeklere kıyasla çok azlar. Daha doğrusu tarih sayfalarında kendilerine çok az yer bulabildiler. Dolayısıyla söz konusu ettiğim tarih, bize öğretilen ve kitaplarda yer alan tarihi kapsıyor. Bildiğimiz gibi öğretilenler ve gerçekler çok farklı olabiliyor.

Osmanlı’nın son zamanlarından itibaren bir şekilde tarihte kendine yer bulabilmiş, cumhuriyet dönemiyle tarihten zorla çıkarılmış, hatta üstü karalanmış birçok kadın var. Onlardan biri ve bu yazının asıl konusu Nezihe Muhiddin. Tarihe ve kadın meselesine ilginiz yoksa bu ismi duymuş olmanız çok zor. Çünkü ne hakim kitaplarda, ne de mevcut eğitim sistemi içinde kendisine yer yok. Dahil olduğu konu ile ilgili ezberletilmiş olan, Mustafa Kemal’in kadınlara seçme seçilme hakkı vermesiyle Dünya’da bu ayrıcalığa sahip ilk ülkelerden biri olmamız dışında bilgiye sahip olmak kişisel ilgi ve araştırma gerektiriyor.

Dünya tarihine baktığımızda gelişmiş ülkeler dahil pek çok ülkede, kadınların bu konuda kendi mücadelelerini vermesi gerekmiştir ve oy hakkı onlar için kendi elde ettikleri büyük bir kazanımdır. Verilen mücadeleye de bugün çekilen filmlerle, yazılan kitaplarla sahip çıkılmaktadır. Dediğim gibi bizde durum çok farklı, ilkokul mezunu olan herkesin kafasındaki ezberletilmiş kalıp cümleler o dönemde kadın hareketine ihtiyaç olmadığı algısını yaratıyor. Ama dönemin şartlarına göre, bugün yok sayılan, ciddi bir kadın hareketi mevcut.

Tarih kitaplarında ilk siyasi parti olarak direk Cumhuriyet Halk Fırkası yer alır, fakat CHF’den önce, Nezihe Muhiddin önderliğinde Kadınlar Halk Fırkası’nın kurulmasının ilk siyasi parti girişimi olmasından, ancak o dönemde kadınların seçme ve seçilme hakkı olmadığından partinin kuruluşuna izin verilmediğinden bahsedilmez. Parti, kuruluşu kabul edilmeyince Türk Kadınlar Birliği adında bir derneğe dönüşmüştür. Derneğin kuruluşundan itibaren temel amacı kadınların seçme ve seçilme hakkına sahip olması olmuştur. Bu süreç içinde yapılan çalışmalara dönemin siyasetçilerinin, gazetelerinin destek olduğu kesinlikle söylenemez. Aksine konuya alaycı yaklaşarak yapılan çalışmaları küçümsemişlerdir. Her türlü alay ve yok sayılmaya karşın TKB mücadeleden vazgeçmemiş, derneğin asıl amacından uzaklaştırıp yardım derneği olması gerektiği yönündeki fikirlere direnmişlerdir. Camilerde kadınlar da vaaz versin talepleri hayatın her alanında söz hakkı elde etme çabalarını göstermektedir. Kadın mücadelesini sadece ülke içinde değil uluslararası platformlarda da desteklemişlerdir. TKB zamanla, İstanbul dışında şubeleri, ülkenin her yerinden yüzlerce üyesi bulunan, kadın hakları konusunda net talepleri olan güçlü bir dernek haline gelmiştir. Dernek Nezihe Muhiddin başkanlığı döneminde alaylara, eleştirilere ve küçümsemelere rağmen mücadelesinden vazgeçmemiş, siyasi hak taleplerinden geri adım atmamıştır. Feminist hareketin önündeki en büyük engellerden biri mücadelenin içeriden baltalanmasıdır. Kişisel hırslar uğruna, mücadele dışarıdan müdahalelere açık hale getirilebilir. Nezihe Muhiddin döneminde TKB dışarıdan müdahale edilebilir bir konumda değildi, aksine kadın hareketini kadınların yürütmesi fikri savunuluyordu. Bu, dönem siyasetçilerinin işine gelen bir durum değildi. Bu nedenle gerekli ortam oluşan ilk fırsatta –ya da oluşturulan- Nezihe Muhiddin’in dernek başkanlığına son verilerek, ihracına karar verildi. Derneğin yönetim kurulu tamamen değiştirildi ve kadroya derneği dışarıdan müdahalelere açık hale getirecek kişiler getirildi. Zaten bu süreçten sonra TKB başından beri istendiği gibi yardım derneği haline geldi. Oy hakkı ile ilgili yapılan açıklamalar “Devletimiz her şeyin en iyisini bilir.” düzeyine getirildi. Nezihe Muhiddin’in dernekten ihracının yolunu açan mali konulardaki usulsüzlük iddiaları hiçbir zaman kanıtlanamadığı gibi herhangi bir usulsüzlük olmadığına dair kanıt niteliğinde olan faturalar ve belgeler ihraca engel olmadı.

Nezihe Muhiddin hakkındaki karalamalar ve TKB’den ihracından sonra kendi kabuğuna çekildi. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyan kanın değişikliğinden sonra 1935’te İstanbul’dan bağımsız aday oldu, seçilmedi. Birkaç yazısı yayımlandı. Bunlar dışında bir daha TKB dönemindeki gibi güçlü açıklamalarda bulunmadı. Yaşananlarla ilgili pek fazla konuşmadı ve sessizce tarihten silindi. 1958 yılında İstanbul’da bir akıl hastanesinde hayatını kaybetti.

Bugün Nezihe Muhiddin’i, Türk Kadınlar Birliği’ni, verilen mücadeleyi ve bu mücadelenin sistematik bir şekilde tarihten silindiğini çok az insan biliyor. Dünyada kadınların oy hakkı için mücadele sürecine baktığımızda, sürecin önünün birden tıkanmadığı ve hak talebinin aciliyetinin bilincine sahip Nezihe Muhiddin gibi kadınların olduğu ülkelerde hareket bir noktadan sonra militanlaşma eğilimi göstermiştir. Sonuç olarak da bir şekilde haklarını almayı başarmışlardır. Mustafa Kemal de belki bunun öngörüsünde bulunup, kendisi için en doğru politikayı uygulamıştır. Ne de olsa bugün birçok kadın bu konuyu düşününce en başta ona minnet duyuyor. Peki, uygulanan politika, o dönemki mücadelelerin tarihten tamamen silinmesi, bugün konuyla ilgili sahip olduğumuz sığ bilgiler ve bu bilgilerin ilkokuldan itibaren zihnimize işleniş şekli ne kadar doğru? Merak ettiğim, bugün sahip olduğumuz haklarla ilgili ilki tek bir adama minnet duyan, ikincisi bu konuda küçümsenmiş, alay edilmiş, iftiraya uğramış kadınların mücadelesini ve kararlılığını bilen farklı iki neslin kendi dönemindeki kadın meselesine, yürütülen kadın politikalarına yaklaşımı ne kadar farklı olur acaba?

O dönem çıkan gazetelerden bazı karikatürler


Yaprak Zihnioğlu – Kadınsız İnkılap