Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizin derinleşmesiyle beraber bunun faturası geçmişte de örneğini gördüğümüz gibi emekçi kitlelere, işçilere kesilmekte. Maltepe Belediyesi işçileri, Üsküdar Belediyesi işçileri, Ataşehir Belediyesi işçileri, Cargill işçileri, Valfsan işçileri, Soma işçileri gibi Türkiye’nin dört bir yanından işçiler işten atılmalara, hak gasplarına karşı direnişe devam ederken Teknik Üniversite’de çeşitli birimlerde çalışan işçiler de birçok hak gaspına ve iş güvenliği ihlallerine maruz kalıyorlar. KHK’lerle yönetilen bir ülke konumuna gelmişken ve birçok yurttaş bu durumdan muzdaripken bunun bir örneği de İTÜ’deki 696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile taşerondan kadroya geçirilen işçilerin çektiği sıkıntılar.
İlk bakışta taşerondan kadroya geçirilmek işçiler için olumlu bir gelişme gibi görünebilir ancak, ne yazık ki, bugüne gelinen süreçte böyle olmadı. Kadroya geçirilmenin işçilere daha çok imkan ve güvence sağlayacağı düşünülürken gerçeğin “KHK sistemi adı altında taşerona devam” olduğunu İTÜ yemekhane işçileri aktarıyor. İTÜ yemekhane işçileri taşerondan kadroya geçirilirken emekli olan işçilerin ayrıldığını ve yerlerine yeni işçi alınmadığı için iş yükünün az sayıdaki işçiye yüklendiğini ve bunun sonucunda da rahatsızlanan arkadaşlarının olduğu ve bunun üstüne rahatsızlanan işçilerin raporlarının kayıt altına alınmadığını iletiyorlar. Ayrıca kendilerine yetkileri olmadıkları işlerin de zorla yaptırıldıklarını anlatan işçiler bu yüzden çeşitli iş kazalarının yaşandığını, yaşanan kaza sonucunda ise kendi görev sahalarının dışında oldukları için suçlu durumuna düştüklerini belirtiyorlar. Öncesinde baca, gider, kanal ve logar temizlediklerini belirten yemekhane işçileri İTÜ Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı’nın kendilerini muhatap almadığını, gerekçe olarak ise dalga geçer gibi “şu anda sizin sendikanız yok Kasım 2020’ye kadar boştasınız. Kasım 2020’deki toplu iş sözleşmesinden sonra sizi muhatap alırız.” şeklinde bir geri dönüş aldıklarını belirtti.
Amirleri tarafından mobbinge maruz kalan işçiler adam kayırmanın olduğunu, iş yükünün taşerondan kadroya geçenlerde olduğunu belirtiyorlar. Bu sorunların sadece yemekhane işçilerinin sorunu olmadığını anlatan işçiler “. Yemekhanede yaşadığımız olayların benzerleri bu saydıklarımda devam ediyor. Cam temizleyicisinden tut resepsiyonundan tut yurda bakan diğer eski taşeron arkadaşlar var, onlar, sınıflara bakan arkadaşlar, temizlikçi arkadaşlar var. Onlar da aynı sorunları yaşıyor.” diyerek KHK’li işçilerin ortak problemlerine parmak basıyor.
5 Mayıs 2017’de Elektrik- Elektronik Fakültesi camlarını silerken yeterli iş güvenliği önlemlerinin okul tarafından sağlanmaması üzerine iş cinayetine kurban giden Murat Danacı’yı hatırlatan işçiler “Üniversitede gerçekten bizler çok kolay ölüyoruz” diyorlar. Çalıştıkları ortamda birçok kimyasal olmasına rağmen üniversite yönetiminin koruyucu maske bile tedarik etmemesi bir yana taşerondan kadroya geçirilen işçiler okulun sağlık hizmetlerinden de yararlanamıyor. Kendilerine bahane olarak ise 2020’deki toplu iş sözleşmesini beklemeleri gerektiği sunuluyor.
Geçmişte bu yönetime karşı zor koşullar altında sendikalaşan işçiler, talepleri kabul edilene kadar kararlı duruşlarının devam edeceğini, ne gerekiyorsa onu yapacaklarını, birlik ve beraberlik içinde mücadele ederseler kazanamayacakları bir şeyin olmadığının bilincinde mücadelelerine devam edeceklerini aktarıyorlar.
İTÜ öğrencileri olarak rektörlüğün işçi düşmanı uygulamalarına karşı işçilerle birlik olup beraber hareket edersek uzayan yemekhane sıralarına, bakımsız dersliklere ve işçilerin sorunlarına son verebileceğimizi düşünüyorum. Gençlik işçi sınıfının yanında!