İçeriğe geç

Halkın Ozanı: Aşık Mahzuni Şerif

Halk müziği denilince akla gelen ilk isimlerden birisi Aşık Mahzuni Şerif. 1940 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı Berçenek Köyü’nde dünyaya geldi. Asıl ismi Şerif Cırık’tır. Bağlamaya amcası Aşık Fezai (Behlül baba) sayesinde merak saldı. Bu sayede saz çalmaya başladı. 50’li yılların sonunda Ankara’da yatılı asker okuluna yazıldı. Sazı da sırtındaydı. Bir taraftan Ankara radyosuna giderken diğer yandan Ahmed Arif, Hasan Hüseyin Korkmazgil gibi şairlerle tanıştı. Genellikle Aşık Veysel, Davut Sulari gibi ozanların türkülerini söyleyen Mahzuni onların yanına kendi türkülerini de katmaya başladı. 60’lı yılların başında yükselişe geçti. Bu dönemde Alevi deyişleri formunda türküler yazdı Mahzuni Şerif. Aleviler arasında tutulmaya başlamıştı. Bu dönem Mahzuni’ye göre “Alevicilik” yaptığı yıllardı. 60’lı yılların ikinci yarısına gelindiğinde Türkiye İşçi Partisi çevresini tanımaya başlayınca türküleriyle yeni bir yola girmeye başladı. Alevicilik yapmayı bırakmış ve daha çok toplumsal sorunlarla ilgilenmeye başlamıştı. Mahzuni Şerif bu dönemde devrimci gecelerde ve eylemlerde sıklıkla yer alıyordu. Aynı dönemde Aşık İhsani ile birlikte ağalığı taşlayan, köylerde yaşanan sorunları anlatan pek çok türkü yazdı Mahzuni. Kendi dönemindeki diğer aşıklar gibi, konserler ve plaklarından sonra hakkında soruşturmalar açıldı. Kısa aralıkla birkaç kez içeride yattı. Ama susmaya hiç ama hiç niyeti yoktu. En sert türkülerini de 70’li yıllarda yazdı Mahzuni Şerif. 1971 yılında yapılan askeri darbeden sonra kurulan Nihat Erim hükumetinin Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını idam etmesine dayanamayıp “Erim Erim Eriyesin” türküsünü söylemesinden dolayı yine hapse atıldı. Türkü o dönemde çok popüler oldu. Basında Mahzuni Şerif hakkında yazılar çıktı. Seveni kadar sevmeyeni de çoğalmıştı. 1972 yılında Sivas’ın Sivrialan Köyü’ne Aşık Veysel’i ziyarete gider. 1973 yılında halkı suça teşvik etmek suçundan tutuklanır. 1974 yılında konser dönüşü hemen tutuklanır. Sebebi de bir THKO (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) örgüt militanın “Mahzuni seni istiyor” yalanını söyleyerek kaçırıldığını iddia eden Türkola Plakları sahibinin şikayeti üzerine. Yapılan mahkemede Mahzuni Şerif 14-15 ay hapis cezasına çarptırılır. 70’li yılların ortasından itibaren 8 yıl süre ile sahnelere çıkışı, yurt dışına çıkması yasaklanır. Geçimini ufak bir dükkanda plak satarak sağlar. 1981-82 yıllarında yasaklı olduğu için gizli bir şekilde stüdyolarda plak doldurur. Fakat bu plaklar 86 yılana kadar piyasaya sürülmez. 1986 yılında yasak kalkar ve plaklar piyasaya sürülür.

Ah ne olur bizim köyde
Herkesi okur göreydim
Altmışı bulmuş babamda
Bir günlük fikir göreydim
Göreydim ben de güleydim
Bitmez kadere inandık
İnandık inandık yandık
Hep şükürü biz öğrendik
Bir bey’de şükür göreydim
Göreydim mutlu olaydım

70’li yıllara damgasını vuran Cem Karaca, Selda Bağcan, Edip Akbayram gibi sanatçıların beslendiği en önemli kaynaklardan birisi olmuştu Mahzuni Şerif. Plaklarının yanında, şiirlerini kitaplarda topladı. o dönemde tıkanan aşık edebiyatının en üretken ismiydi Aşık Mahzuni. Özellikle “Dom Dom Kurşunu”, bir dönem yasaklansa da, en çok yorumlanan eserlerden birisi oldu.Yasak bittikten sonra Almanya’da kalan Mahzuni o yıllarda yayınlanan Maraş Dramı albümünde olduğu gibi toplumsal içerikli türküler yazmaya devam etti. Yeni türküler yazsa da genç kuşak eski türkülerini yorumlamaya başladı. 90’lı yılların sonunda geçirdiği ağır bir beyin ameliyatını çabuk atlattı Aşık Mahzuni. Albüm kaydetmeye, konserlere çıkmaya devam etti ve bunlar ozanın sağlık durumunu daha da ağırlaştırdı. Almanya’da damar tıkanıklığı yüzünden yattığı hastanede 16 Mayıs 2002 tarihinde Hakk’a yürüdü . Vasiyeti uzerine Nevşehir’in Hacı Bektaş ilçesine gömüldü. Halk şiirine gönül veren ve konuşma dilini şiirleştiren Mahzuni Şerif’in 453 plağı, 50 kaseti ve yayınlanmış 9 adet kitabı bulunmaktadır.

Yazıyı sonlandırırken kısa bir değerlendirme yapmak gerekirse o günden bugüne bir şeylerin çok da değişmediğini görebiliyoruz. Şu an başımızda bulunan zihniyetin geçmişte Mahzuni’nin türkülerini yasaklayan zihniyetten bir farkı olmadığı görebiliyoruz. Ama ne olursa olsun Mahzuni, bu zihniyete karşı boyun eğmemiş ve gördüğü yanlış şeyleri söylemekten çekinmemiştir ki Mahzuni’nin Mahzuni olmasını sağlayan en önemli şey de budur. Maalesef günümüzde kendilerini sanatçı diye adlandıran kişiler, haksızlıklara karşı durmak yerine saraylarda “el pençe divan durmak” sözünü yerine getirmekle meşgul oluyorlar. Ama bizler ne olursa olsun Mahzuni gibi Pir Sultan Abdal gibi, Köroğlu gibi haksızlıklara karşı sesimizi daha da yükselteceğiz ve mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz.